10 Eylül 2014 Çarşamba

Bahar Gelecek



Yokuşu tırmanmaya devam edeceğim. Aylardan kasım. Sert rüzgarlar yüzüme vuracak. Soğuktan çatlamış ve kızarmış yanaklarıma atkı fayda etmeyecek. Şapka kulaklarımı örtmeyecek. Eldivenler ellerimi ısıtmayacak. Ne kadar hızlı yürümeye çalışırsam çalışayım karlar önümü kesip, buna izin vermeyecek. Bata çıka yürüyeceğim kara. İçimde sıcacık bir evin özlemi. Ellerimin arasında içi çay dolu sıcacık bir kupa. Normalde çayı cam bardakta severim ama bu kupalar ellerimi iyi ısıtıyor. Başımı bir adamın omzuna koymaktan çok uzakta olacağım. Adamları, omuzları sevmeyeceğim. Ben, başımı tutup annemin dizlerine koyacağım. Saçlarımın arasında, iş tutmaktan nasır bağlamış eller dolaşacak. Tırnak uçları kınalı eller.

Odanın içi mandalina kokacak. Sobanın üstüne koyduğumuz kabuklar cızırdayacak. O cızırtı bana ninni olacak. Kendimi uykunun kollarına bırakacağım. Sabah yine fokurdayan çayın sesiyle uyanıp kızarmış ekmeğimin üzerine köy peyniri süreceğim. Akşama misafir gelecek, evimiz hiç boş kalmayacak. Bir gün boş dursa ertesi gün tıka basa insan dolacak. Ortadan hiç kalkmayacak sofra. Kahkahalarımızı tabaklarımıza koyup seyredeceğiz. Sohbetlerden fırsat kalmadığından soğuyacak tüm çorbalar. Misafir gelmiş eve, şenlik var. Sobada üstü çizik kestaneler. İçimizde en yaşlı olanı eskileri anlatacak. Televizyon o gün hiç açılmayacak. Televizyon o akşam hiç icat edilmemiş olacak. Yalnızca sohbetler olacak, yalnızca sobada yanan odunlar olacak. Bir adamın entel konuşmalarından, sevimsiz yalanlarından ve bir gün mutlaka bitecek olan bir ilişkiden çok uzaklarda olacağım. Babamın dizlerinin dibinde, ablalarımın ortasında, sobanın yanı başında, annemle göz göze. Kestanelerin en güzellerini seçmek için uğraşlar vereceğiz. Bazen o kadar çok gürültü olacak ki kapının zilini duymayacağız. Bazen de o kadar sessiz olacak ki birbirimizin kalp atışlarında huzur bulacağız.

Her yemekten önce ellerimizi yıkayıp her yemekten sonra şükredeceğiz. Olmayanlara da, diyeceğiz. Birbirimizin gözlerinin içindeki gülümsemelerde kaybolacağız. Korkularımız sobanın içinde yanıp kül olacak her akşam. Buz gibi yatakları hayallerimiz ısıtacak. Önce titreyeceğiz, sonra yavaş yavaş alışıp ısımızı yatakla paylaşacağız. Sonra gözlerimizi kapayıp tatlı rüyalar göreceğiz. Bazı geceler susayıp uyanacağız ama kalkmaya korkup gidemeyeceğiz mutfağa. Odalar zifiri karanlık, buz gibi. Cesaretini ilk toplayan bir bardak suyun ardından tuvalete girecek. , diğerleri onu beklemek zorunda kalacak. En son yatacak olan annemiz hepimizin üstünü kontrol edecek. Sıkı sıkı örtecek. Sıkı sıkı örtülen yorganlar bizi her kötülükten koruyacak. İyi geceler olacak. Geceler annemiz bizi öptüğünde iyi geçecek. Günaydınlar olacak. Bulutlu havalarda bazen günler ayamayacak.

Bahar gelecek. Evin camları sonuna kadar açılacak, bahar temizliği yapılacak. Balkonlar yıkanacak. Umutlarımız kışa hazırlanacak tekrar ; tıpkı dolaba konulan ezmeler, salçalar ve kurutulan biberler gibi. Her şey kışa hazır olacak. Bir pazar pikniğe gideceğiz. Mangal kokusunu ciğerlerimize çekip top oynayacağız. Etlerimizi yerken bize doğru çevrilen kadraja gülümseyeceğiz, ailecek. akşam eve yorgun döneceğiz. Bir temmuz akşamında aniden kara verip dondurma yemek için, eşofmanlarımızla sokağa fırlayacağız. Yüzümü yalayan soğuk rüzgarlarda tırmandığım dik yokuşları şimdi ter içinde kalarak çıkacağım. Çatal bıçak sesleri balkonlardan sokaklara dökülecek, ayaklarımızın dibine, gülümseyeceğim. Tatlı bir gürültü, tatlı bir doğal orkestra, tatlı enstrümanlar.

Yıldızlar bize, biz de bir daha ki kışlara göz kırpacağız.

Eylül  2014

4 yorum:

Mia Wallace dedi ki...

Canım EvA..

ben geldiim. ve yorumunu yerim.

ne kadar tatlısın.
ne de güzel yazmışsın..

Sevgi ve özlemle.
Mia <3

EvA dedi ki...

Seni buralarda görmek nasıl güzel bir duygu bir bilsen.
Canımsınnn :)

guilty kisses dedi ki...

Ben burayı çok sevdim. Sizi de sevdim. Kolay gelsin.:)))

guilty kisses dedi ki...

Ama üye olamadım :(